19 Ocak 2005

17 Ocak

Kendi alın kemiği kendi yolunu tıkıyor. (Kendi alnına toslayarak alnını kana buluyor.)

...

Bazıları ıstırabın varlığını güneşi göstererek redderer; O ise ıstırabı göstererek güneşin varlığını reddediyor.

İki düşmanı var; Birincisi arkasından, köklerinden sıkıştırıyor onu; İkincisi ise önündeki yolu sürgülüyor. İkisiyle de mücadele ediyor. Gerçekte birincisi ikincisiyle mücadelesinde onu destekliyor, çünkü onu ileriye doğru itmeyi istiyor ve aynı şekilde ikincisi birincisiyle mücadelesinde onu destekliyor; Çünkü onu geriye doğru sürüklüyor. Ama bu ancak kuramsal olarak böyle; Çünkü sadece iki düşman değil var olan, kendisi de var ve onun niyetinin ne olduğunu kim gerçekten bilebilir?

...

Franz Kafka, Aforizmalar, Altıkırkbeş Yayınevi, 1995

2 Ocak 2005

"Kuşların Dilinden Konuşmak" Üzerine Ogo'dan...

Ogo, "Kuşların Dilinden Konuşmak" başlıklı yazıma aşağıdaki commenti yazmış burada olursa daha kolay okunur sanırım.

Bilgisayarlarla ilk tanistigim zamanlarda 0 ve 1 lerden olusan "makine dili", müptelasi oldugum oyunlari veya "War Games" filmindeki cocuklarin bilgisayarlariyla yaptiklari hergelelikleri (filmde gizlice pentagon bilgisayarlarini ele gecirerek, o donemki SSCB ve ABD'yi karsi karsiya dusuruyorlardi. oldukca sIkIcI gözüken bu hikaye 1984 yilinda oldukca merak uyandiriciydi) bir SVI 328 bilgisayarla gerceklestiremeyecegimiz gercegini aciklamak ve fazla hayiflanmamak icin kullandigim soyut bir kavramdi. Benim icin ayni soyutlugu korumaya devam ediyor !! :-)

Ama makine-kus dili konusu bana bir kac sene evvel wired dergisinde okudugum bir yaziyi hatirlatti.. Yazida Kasparov'un IBM in Deep Blue bilgisayariyla yaptigi maca deginirken, "Türk" adinda tarihi bir satranc makinesinden bahsediliyordu. "Türk" insan boyunda mekanik bir robot olarak tasarlanmis, ve bir türk gibi giydirilmis. 18.yy insanlarini muhtemelen cok sasirtan gurultu ve mekanik hareketlerle hamlelerini gerceklestiriyor ve o dönemin satranc ve saray alemlerinde firtina gibi esiyormus :) Elbette isin icinde bir çapanoglu varmis. "Türk"ün icadi macar mühendis , her mac sirasinda iceriden hamleleri yonlendirecek usta bir satrancciyi saklayacak boslugu da sisteme yerlestirmeyi unutmamis. Sonucta Türk iki satranc oyuncusu arasinda bir arayüzden daha öte bir akILLI, insan dili ya da satranc dili konusabilen bir nesne degilmis.

Klasik bilim-kurguda makineleri, bilgisayarlari, robotlari insanlastirmak, onlari insanin servisine sunmak , daha sonra onlari insanlarla karsi karsiya getirmek cok yaygin bir yontem ve kurgudan ziyade bilim (teknoloji!)nin izleri goruluyor.. yine de bu türkün icinde bir satranc oyuncusu olmasi gibi, teknoloji, uzay ve bilimle kapli tüm hikayelerin altinda kurgunun klasik ögeleri yatiyor.

Vesileyle yel degirmenlerini dev zannederek, onlarla savasan Don Kisot'un yayinlanmasinin 400. yilina girmek uzere oldugumuzu da hatirlatiyorum !!


SVI 328 bilgisayari gormek icin : http://www.ntrautanen.fi/computers/other/images/spectravideo_svi328mk2.jpg

Wired dergisindeki yazi (yaziyi tekrar okuyunca türkün kurbanlari arasinda Napolyon Bonaparte in da oldugunu okudum!!) :
http://www.wired.com/wired/archive/9.10/chess.html?pg=1&topic=&topic_set=