23 Eylül 2004

I'd Rather Dance With You

Bir iki haftadır akşam üstü aşağı yukarı aynı saatlerde eve giderken radyoda -tam olarak Radyo Eksen'de- çalan şarkıların hepsi değişiyor ama biri hep aynı kalıyor -ya da sadece o şarkı aklımda kalıyor..? Tek ipucu olan şarkının nakaratı olan "I'd Rather Dance With You" ile internette Google'a buyurayım arasın derken şeytan dürttü önce Radyo Eksen'in web sitesinde baktım, şarkı en iyi 40 listesinde son sırada ve söyleyen grubun adı "Kings Of Convenience", albümün adı da "Riot On An Empty Street" imiş.



Grubun "sound"u için web sitesinde "Quiet guitar harmonies and substantial lyrics" diye bahsedilmiş... Aynı albümden "Misread" adlı şarkı da enteresan... Dinliyorum...

Şarkının klibini de http://www.video-c.co.uk/microshow.asp?vidref=king001&FileType=56prog adresinde düşük çözünürlüklü olarak izlemek mümkün.

I'd rather dance with you than talk with you
So why don't we just move into the other room
There's space for us to shake, and hey, I like this tune

Even if I could hear what you said
I doubt my reply would be interesting for you to hear
Because I haven't read a single book all year
And the only film I saw, I didn't like it at all

I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you
I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you
I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you

The music's too loud and the noise from the crowd
Increases the chance of misinterpretation
So let your hips do the talking
I'll make you laugh by acting like the guy who sings
And you'll make me smile by really getting into the swing

Getting into the swing, getting into the swing
Getting into the swing, getting into the swing
Getting into the swing, getting into the swing
Getting into the swing, getting into the swing...
(Getting into the swing...)
I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you
I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you
I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you
I'd rather dance, I'd rather dance than talk with you
I'd rather dance with you
I'd rather dance with you


Grubun hikayesi de tarzı kadar ilginç (http://www.kingsofconvenience.com), benim de lisede bütün ülkelerin başkentlerini bilen bir arkadaşım vardı ve Erlend'in taktığına benzer bir gözlüğü vardı :)


Ünsüzler de Çiftliğe!

ATV'de yayınlanan "Ünlüler Çiftliği" programının "formatı -ki format lafı artık big-brother tarzı yarışmalarda daha çok form-of-life anlamdında kullanılıyor" ile ilgili bir önerim var: Yarışmada iki çiftlik evi olsun, birinde ünlüler diğerinde ünsüzler yaşamaya başlasın ve bu iki ekip ürettiklerini bir pazar yerinde karşı karşıya gelip takas ederek hayatların devam etsinler ve her hafta kazanan grup karşı ekipten birini elesin.



Ve tabi en heyecanlı yeri; Şiddet kullanmak, hırsızlık yapmak, toprak ve ekipmanları ele geçirmek de mümkün olsun! Hatta, ekranda bu yarışma canlı yayınlanırken sağda real-time-strategy oyunlarında görmeye alışık olduğumuz skor grafikleri de olsun!


Kaynaklar
http://www.microsoft.com/games/ageofmythology (Resim)

22 Eylül 2004

Ben Mehmet Siyah Kalem / İnsanlar ve Cinlerin Ustası



Bir süre önce uluslararası gösteriler yapmak üzere oluşturulan bir dans/gösteri organizasyonunun proje koordinatörü olan ve çok saygı duyduğum bir büyüğüm, koreografiler, dekorlar ve kostümlerin tasarımında Mehmet Siyah Kalem'in eserlerinden esinlendikleri söylemiş ve kim olduğunu bilmediğimi söylediğimde de çok şaşırmıştı. Bunun üzerine gelişen merakım, Mehmet Siyah Kalem ile ilgili birkaç parça yazı okumamla kalmıştı ancak güncel sanat aktivitelerinden bahseden bir televizyon programında Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde açılan "Ben Mehmet Siyah Kalem / İnsanlar ve Cinlerin Ustası" adlı sergiyi duyunca konuyla tekrar ilgilenmeye başladım.

Mehmet Siyah Kalem, enterersandır, aslında kim olduğu, ne zaman ve nerede yaşadığı hakkında net bilgilere sahip olunmayan ancak diğer kültürlere göre din başta olmak üzere farklı kriterlerle şekillenmiş Türk-İslam resmi için çok önemli bir isim... Yapı Kredi'nin sergisi ile ilgili bilgilerde* Mehmet Siyah Kalem'den "...Orta Asya kökenli bir ressam. Yaşadığı dönem hakkında araştırmacılar arasında tam bir düşünce birliği bulunmuyor. 15. yüzyıl öncesini temel alanlar olduğu gibi, 16. yüzyılda etkinlik gösterdiğini öne süren tarihçiler de var. Resimlerinin ana konusu Orta Asya Şamanizmi ile İslami dönemin birbiriyle kaynaştığı gündelik hayat sahnelerini kuşatmakta. Pazar yerleri, kervancılar, dervişler, zanaatkâr loncalarının etkinlikleri, hayvanlar ve doğaüstü yaratıkların fantastik dünyası bu resimlerde geçmişi günümüze taşıyor..." şeklinde bahsediliyor ama Nurhan Atasoy'un "Geleneksel Türk Sanatları"** başlıklı yazısında resimlerden "Mehmet Siyah Kalem" diye bahsedildiği şeklinde bir ifade yer alıyor. Sözkonusu yazıdaki bilgilere göre Orta Asya'da Türkistan'da yapılan bu resimlerde "Çin Sanatı etkisi" varmış ve -sanırım- minyatür tekniğinden de farklı olarak çizimlerde hacim değerlerine de sahipmiş.

Henüz sergiye gitmedim ama, internette ulaşabildiğim ve görebildikerim doğrultusunda Mehmet Siyah Kalem'in -ya da eserlerinin- geçmişinin belirsizliği/esrarengizliği bir yana içeriğindeki figürler ve tasvir edilen "an"ların çok dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Sergi notlarında yazıldığı kadarıyla "Orta Asya Şamanizmi ile İslami dönemin birbiriyle kaynaştığı gündelik hayat sahneleri" karmaşık rüyaları ya da gerçek-üstü korku filmlerini andırdan cinler perilerle dolu...

Sergiyi gezdikten sonra bu konuda da tekrar yazacağım, baskın kültürlerin etkisiyle kendimize özgü kreatif üretimler yapmak ya da üretimleri doğru değerlendirebilmek için galiba önce burnumuzun dibindekileri özümsemek lazım...

Kaynaklar
*http://www.ykb.com/ykb/kultur_sanat/etkinlikler/kt_etkinlik.html
**http://www.istanbul.edu.tr/Bolumler/guzelsanat/minyatur.htm

21 Eylül 2004

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir

Geçen sezon polisiye yazarı Ahmet Ümit'in "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir" adlı romanından uyarlanan ve TRT'de yayınlanan "Karanlıkta Koşanlar" adlı televizyon dizisinden övgüyle bahsedildiğini duyuyordum ancak izleme şansı bulamamıştım.

Geçen hafta Salı akşamı televizyon kanalları arasında elimde kumanda kılıcı bir oraya bir buraya savurup gezinirken -zaplarken- ("Zaplamak" lafı çizgi roman kahramanı Flash Gordon'un ışın tabancasından çıkan "Zap" sesinden geliyormuş..!) TRT'de yine Ahmet Ümit'in aynı adlı kitabı üzerine kurulu olduğunu sonradan öğrendiğim "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir" adlı dizinin ilk bölümüne rastladım. Çetin Tekindor'un ana karakter Başkomiser Nevzat'ı oynadığı dizi bir şekilde beni içine çekti ve hem o akşam hem de sonraki günlerde yayınlanan tekrarını keyifle seyrettim.



Ahmet Ümit'in henüz hiçbir kitabını okumadım ama bir süre önce seyrettiğim -hangi kanal ya da program olduğunu hatırlayamadğıım- televizyon röportajındaki öfkeli, enerjik ve akıllı görüntüsü beni yazdıkları hakkında meraklandırmıştı. Aklına, bilgisine güvendiğim ve kitabını okuyan arkadaşlarımın söylediği pozitif şeyleri de düşününce dizinin sağlam bir "yazı" üzerine kurulduğu belli oluyor ama kanallar arasında gezinirken beni çeken şey ne dizinin adı ne de senaryosuydu... Sanırım ben bir kaç saniyeliğine gözucuyla gördüğüm ekrandaki doğallığa takıldım, dizi bir şekilde "iyi" sinema filmlerinde görmeye alışık olduğum bir havaya sahipti, umarım bu devam eder.




Yönetmeni kimdir, prodüksiyonunu kim yapmış, nedir, ne değildir sorularının cevabını bulana kadar Ahmet Ümit'in "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir" adlı kitabı hakkındaki bir tanıtım yazısını* buraya ekliyorum:

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, günümüz Türkiyesi'ndeki suç manzaralarını içeriyor. Eski İstanbullulardan yeni göçenlere, yalılardan gecekondulara, batakhanelerden edebiyat çevrelerine kadar geniş bir sosyal yelpaze içinde anlatılan öyküler, ürkütücü olanı absürd olanla, komik olanı trajik olanla birleştiriyor. İnsanı suça yönlendiren para, ihanet, aşk, kıskançlık, hırs, öfke gibi olguların yaşamımızda giderek vazgeçilmez bir hal alışını ironik bir üslupla bir kez daha anımsatıyor. Kitaptaki öyküler sadece çarpıcı polisiye denklemler sunmuyor; gündelik yaşamda işlenen cinayetlerden yola çıkarak insan gerçeğine ilişkin sorular da soruyor.

Öykülerin iki kahramanı Başkomiser Nevzat ile yardımcısı Ali, bir çizgi romana konu oldu. Ayrıca bu karakterlerden yola çıkılarak başrollerini Uğur Yücel ile Haluk Bilginer'in paylaştığı 'Karanlıkta Koşanlar' adlı bir televizyon dizisi yapıldı.

Kaynaklar:
Bu alıntı sanırım kitabın kapağında yer alan açıklama ancak ben ilk okuduğum linke yer veriyorum şimdilik.
* http://www.antoloji.com/kitap/kitap.asp?kitap=30930

20 Eylül 2004

Olmadık Yerde Mercan Dede

Birkaç gün önce olmadık bir yerde bir iki dakikalığına Mercan Dede dinledim... Açıkçası dinlediğim müziğin Mercan Dede'nin albümünden olduğunu sonlara doğru anladım...



Bu yazıyı iki defa baştan yazıp sildim... Birincisinde Mercan Dede'ye, ikincisinde de kendime haksızlık ettiğimi farkettim.

Kendi kendime bir takım ödevler verdim, belki bu yazıya daha sonra devam ederim...

Atlantis - Martin Mystere



Martin Mystere*

Alfredo Castelli tarafından* 1982'de yaratılıp Giancarlo Alessandrini çizimleriyle -sanırım hepimizin hayatında yer etmiş- İtalyan yayıncı Bonelli Comics tarafından yayınlanan Martin Mystere ile yıllar önce "Atlantis" adı ile yayınlanırken tanışmıştım.



Serinin kahramanı Martin Jacques Mystere -ki Türkiye'de yayınlanan maceralarında "İmkansızlıklar detektifi" olarak da adlandırılmaktadır- Amerikan orijinli ancak kültürel birikimini İtalya'da kazanmış bir arkeolog, antropolog, sanat uzmanı ve doğal olarak da her kahraman gibi aynı zamanda bir aksiyon adamıdır.



Maceralara temel hazırlayan olay ise 1965'de ailesini esrarengiz bir uçak kazasında kaybetmesidir ve hikayeler büyük ihtimalle bu kazanın gerçekleşmesine sebep olan "Kara Adamlar/Men in Black" ve çözülmemiş -ve belki de çözülemeyecek- resmi bilimin mantıklı bir çözüm bulamadığı arkeolojik, tarihi, bilimsel, -para-bilimsel, ezotik ve sınırları bazen UFO'lar ve hatta büyülere ulaşan "Büyük Sır(lar)/Great Enigma(s)"ı anlama çabası etrafında gelişir.

X-Files ve Martin Mystere

Martin Mystere'nin çizgi roman dünyasının X-Files'ı olduğunu söylemek bence haksızlık olmaz, hatta ortaya çıkış tarihlerine bakarak belki de X-Files'ın televizyon-sinema dünyasının Martin Mystere'si olduğunu söylemek daha bile doğru olabilir.

Bu benzerlikler ne kadar dökümante edilmiş henüz bilmiyorum ama X-Files'ın baş kahramanı ajan Fox Mulder'ın kız kardeşinin uzaylılarca kaçırılması/öldürülmesi, kara adamlar ve çözülemeyen ve sahip olduğumuz dünya-bilgisi-ötesi olaylar Martin'in ailesinin ölümü ve hikaylerdeki olaylarla çok açık benzerlikler taşıyor.

İki seri arasındaki temel fark ise Martin Mystere ile Fox Mulder'ın kültürel ve profesyonel geçmişlerinde yatıyor. Martin, ne olursa olsun sanat eğitimi almış bir bilim adamıdır ve hikayelerinin temelini sanat eserleri, modern çağa kadar sanatın tetikleyicisi olan dinler, ilkel dinler ve ötesi (...belki de Atlantis!!!) oluşturur... Belki de beni Martin Mystere okumaya iten şey budur..?

Yazdıkça farkına vardım ki, Martin Mystere ile X-Files bağlantısı/benzerliği ayrıca bir yazıyı hak ediyor ve eminim bu konuda söylenmiş kelamlar vardır. Kendime bu konuyu araştırmak için biraz zaman tanıyorum.


Kaynaklar
* http://www-en.sergiobonellieditore.it/martin/servizi/il_mio_nome.html

Hayırlısı olsun...

Bu blog olaylarını bir süredir takip ediyorum, boş kaldıkça rastgele birşeyler okuyorum ve hoşuma gidiyor. Söylemesi ayıp hem yazı hem çizi anlamında birşeyler karalamayı da seviyorum, ben bu olaya gireyim dedim sonunda...