31 Mayıs 2006

DıPlaza




Kubrick filmleri toplu gösterisi gibiydi...

Binadaki herşey 2001 Space Odyssey'in başındaki uzay gemisinde seyahat ediliyor -maymunun kemiği havaya fırlatmasından hemen sonraki sahne- mükemmelliğinde tıkır tıkır işliyor, herkes sürekli "çok" zarif, asansörlerde son derece alçak sesle konuşuluyor...

Dekorasyon girişten itibaren şaşırtıcı, Clockwork Orange'daki Süt Bar gibi diyebilirim... Benzer olduğundan değil, sadece şaşırtıcı olması açısından...

Ve bu "yapay" mükemmel çevre ve asansördeki fısıltılar her an birisi cinnet geçirip ortalığı birbirine katacakmış hissi uyandırıyor bende... The Shining geliyor aklıma birden ve geldiği hızla çıkıp gidiyor aniden...

30 Mayıs 2006

Her Şehrin...

Let him come into the city
Let him find his lucky penny
Let him put it in his pocket
And shake it all around

Spread your wings and fly

This distance is dreamin'
We're already there tonight

Her şehrin farklı bir kokusu var...

25 Mayıs 2006

Eski...

Baharın geldiğini ve hemen ardından mevsimin yaza döndüğünü nasıl anlıyoruz..? Ağaçların yeşerip çiçek açmasından mı yoksa güneşin yavaş yavaş derimizin altına sızıp bizi ısıtmaya başlamasından mı..?



Ben şehir(lerimiz)de hummalı inşaat faaliyetlerinin başlamasından anlıyorum açıkçası... Apartman, site, rezidans, plaza inşaatlarından bahsetmiyorum; Kaldırım taşlarındaki hareketlilikten anlıyorum baharın geldiğini... Bu yazıyı okuduktan sonra sabah işe giderken, akşam eve dönerken kaldırımlara dikkat edin lüften ama dikkat ederken -tabi yaşınıza göre- son on, onbeş yılınızı geçirdiğiniz şehrin/şehirlerin kaldırımlarını da düşünün... Hatırlayabildiğiniz bir kaldırım taşı var mı? Mesela benim hatırlayabildiğim bir kaç kaldırım taşı var; Muhtemelen ilkokula başladığım yıllarda annemin elimden tutup gezmeye götürdüğü eş-dostun evinden dönerken bindiğimiz MAN marka -Çok iyi hatırlıyorum, Peugeot'nun logosuna benzeyen metal bir arslandı o yıllarda MAN firmasının logosu ve altında da "MAN Bussing" yazıyordu- otobüsleri beklediğimiz otobüs durağının kaldırım taşları mesela... Bir de lise yıllarımda Batı sinemasının önündeki cepteki otobüs durağının kaldırım taşları... Bu yazıyı yazmadan, birkaç gün arayla yolumun üzeri olduğu için her iki durağın olduğu yere de gittim, tabi duraklar artık yerinde değildi, metro, hafif raylı sistem ve yeni trafik akışı tüm otobüs ulaşımını ve dolayısıyla durakların yerlerini değiştirmişti. Zaten ben de duraklara değil, kaldırım taşlarına bakmaya gitmiştim, biraz yürüdüm ama aradığım taşlar orada değildi..? Onların yerinde yepyeni, ama özensizce yerleştirilmiş kaldırım taşları vardı ve onlar da pek kalıcı gibi değildiler... Seneye, ya da en fazla iki sene sonraki baharın habercisi olarak onlar da yerlerini yenilerine bırakacak gibi duruyorlardı...

Neden şehir(lerimiz)de eski kaldırım taşları yok..? Neden herşey sürekli yenileniyor..? Havaların ısınmasıyla birlikte her sene başlayan bu hummalı çalışma da neyin nesi? Ne zaman bitecek..? Neden şehrin kaldırımlarında anılarımın birikmesine izin vermiyorlar..? Ya da kaldırım taşlarında mı bir sorun var, sürekli söküp yenilerini mi yapmak gerekiyor..? Ya da bir türlü doğru dürüst yapamıyoruz da, doğrusunu yapana kadar denemeye devam mı edeceğiz..?

Kaldırım taşları eski değil de ne eski ki şehir(lerimiz)de..? Sürekli inşaat hali devam ediyor, kış aylarında bir kenarda usul usul bekleyip havalar ısındığı anda ortalıkta beliriveren göçmen kuşlar gibi kendilerini şehrin ortak alanlarına atıp kaldırım taşlarını söküp yenilerini koyuyorlar. Bir sene önce yürüdüğüm kaldırımı bu sene yürürken tanıyamıyorum...

Eski kaldırım taşları istiyorum, bir kere yapılsın uzun yıllar anılar biriksin üzerinde istiyorum. Eski "gibi" değil, gerçekten eski kaldırım taşları istiyorum bu şehirde. Yıllar sonra geriye dönüp üzerinden yürürken anılarım canlanabilsin istiyorum, birileri her sene havalar ısınınca göçmen kuşlar edasıyla gelip ortalığı toza dumana bulayıp kaldırım taşlarını söküp gitmesin istiyorum...

Artık kocaman şantiye-şehirlerde yaşamak istemiyorum, bırakın birkaç sene şu kaldırım taşlarını söküp takmayı, bakın siz de rahat edeceksiniz... Bırakın bu şehir(ler) kendilerini tekrar sevdirsinler bize...

17 Mayıs 2006

Kimden: chipandpin

Kimden: chipandpin [mailto:chipandpin@bkm.com.tr]
Gönderilmiş: Çar 05/17/2006 11:26
Kime: .........
Konu: YNT: Chip&Pin uygulamasi ile ilgili aksaklik

Merhaba,
iletmiş olduğunuz husus daha önce de iletilmiş olup ilgili bankalar ile paylaşılmıştır, piyasada bulunan bir kısım pos/pinpad cihazlarında şifrenizi girmeden önce tutarı görebilmektesiniz, goremediginiz durumlarda, kasiyer/satis elemanindan tutari gormek istediginizi belirterek, posu gorebileceginiz bir yere getirmesini/yerlestirmesini rica edebilirsiniz, bahsettiginiz senaryoda slip uzerinde yuksek tutar gordugunuz anda bankaniz ile irtibata gecerek konu hk bilgi verebilirsiniz,konu hakkinda bizimle paylastiginiz goruslerinizi bankaniz ile de paylasmanizi rica ederiz,

Iyi calismalar,

chip&PIN
ŞİFRENİ GİR,
İMZANI TUŞLA!
www.chipandpin.com.tr

15 Mayıs 2006

Chip ve Pin ve Ben



Bankalararası Kart Merkezi -kendi cümleleriyle- kartlı ödeme sistemi içerisinde ortak sorunlara çözüm bulmak, ülkemizdeki banka ve kredi kartları kural ve standartlarını geliştirmek amacıyla 1990 yılında, 13 kamu ve özel Türk bankasının ortaklığı ile kurulmuş. Senin ne alakan var diyeceksiniz, anlatacağım konu dışında kendileri beni veritabanlarındaki bir "entry" olarak tanırlar, 2001 krizinde çalıştığım şirket zor duruma düşünce doğal olarak kredi kartı ödemelerim aksamış, ben telefonla ulaştığım BKM'nin ortakları olan bankalara "Yahu bu kriz bankalar sisteminin yarattığı bir kriz değil mi, sizin krizinizin faturasını niye bana çıkarıyorsunuz, bu kadar faizi akşamdan sabaha nasıl uyguluyorsunuzi bi durun hele..!" dedikçe robotik tonlarda değişik defalarda "Kusura bakmayın yerseniz, sizin için yapabileceğimiz başka birşey var mı?" yanıtlarını almıştım. Bankalar krizi atlattılar ama benim BKM'nin öcü müşterler veritabanından çıkmam uzun zaman aldı, bankalar nezdindeki kredibilitem yerlerde süründü yıllarca, hayatım altüst oldu...

Çilek Reçeli...
Ve intikam zamanı..! Şimdi bu BKM'deki arkadaşlar kredi kartlarının güvenliğini arttırmak üzere düşünüp taşınmışlar yurtdışında örnekleri de olan "Chip&Pin" adlı bir sistemi güzide memleketimizde uygulamaya karar vermişler. Aylar önce ilk duyduğumda okuma yazmam az olduğu için "Fish&Chips" kampanyası var zannedip soluğu o zaman pek sık gittiğim(iz) birahanede almıştım. Neyse uzatmaya gerek yok bu "Chip&Pin" hadisesi artık kredi kartları ile ödeme yaptıktan sonra kart makbuzlarındaki tutara imza ile değil POS makinesinin uzantısı olan ya da kendi üzerindeki tuşlara sadece kendinizin bildiği bir şifreyi girerek onay vermek manasına geliyor. Bir süredir uygulamada olan bu sistem, tüm kredi kartları zorunlu olarak chipli hale getirildikten sonra mecburi hale dönecekmiş, yani o zaman "Benim parmaklarıma çilek reçeli bulaştıydı, şimdi sizin makineyi yapış yapış yapmayayım, imza atıversem olma mı?" demek işe yaramayacak, tıpış tıpış şifremizi gireceğiz her yerde...

If an Error is Possible...
E peki ben bu kadar lafı niye sarfediyorum derseniz, işte geliyor; Bu uygulama başladığından beri şifre girerek yaptığım her alışverişte -ki bu yazıyı yazmaya karar verdikten sonra son birkaç günümün geçtiği dört ayrı şehirdeki büyük-küçük her türlü mağaza, market, bakkal vs dahildir- dikkat ediyorum şifreyi girerken aslında kaç paralık harcamaya onay verdiğimizi görmüyoruz..!

Konuyu biraz daha açayım; Birinci senaryoda "Chip&Pin" uygulamasından sonra yaygınlaşmaya başlayan müşterinin şifre girmesi için kullanılan numerik keypad cihazlarını gözümüzün önüne getirelim... Bir markete girdik, ya da bir benzinlikte ödeme yapıyoruz, kasiyer POS cihazının ana ünitesine kartımızı sokup alışveriş tutarımızı giriyor ve ardından bize numerik keypadi uzatıyor. Pratik uygulamalarda dikkat ettim, kasa görevlileri POS cihazlarını -doğal olarak- kendi görüş ve kullanımlarına uygun şekilde yerleştiriyorlar, hele bir de alışveriş yaptığınız yer kalabalıksa o ekrandan hangi tutarın harcama tutarınız olarak girildiğini görmek pek de kolay değil. Kaldı ki görsek bile o ekran bir operatör ekranı, son kullanıcı için tasarlanmış değil. Evet kasiyerin şifremizi girmek için keypadi bize uzattığı ana geri dönüyorum, cihazın ekranına bakıyorum ama o da ne..? Ekran sadece kullanılan kredi kartı ve cihaza göre ufak tefek değişiklikler içermekle birlikte sadece "Şifrenizi giriniz" manasında birşeyler yazıyor. E tabi bu teknolojiye yeniyiz, gelişmekte olan ülke vatandaşı ezikliğiyle tıpış tıpış tuşluyoruz rakamları, en sağdaki yakışıklı ve tombik yeşil tuşa da basınca POS makinesi tereyağından kıl çeker gibi iki kopya makbuz yazıyor ve görevli ilgiyi kopyayı bize teslim ediyor. Şimdi bunda ne var diyeceksiniz..? Ben de diyeceğim ki "Yahu ben kaç para için onay verdim..?" Farz-ı mahal 34.75 YTL tutarında bi DLC Öküzgözü kırmızı şarap, yarım kalıp Ezine peyniri, ufak bi parça eski kaşar aldım ama kasiyer dalgınlıkla -ya da kötü niyetle- POS makinesine 34.75 yerine 347.5 yazdı ve bana uzatılan ekranda o rakam görünmediği için tıkır tıkır şifremi girdim ve makbuzu -elime- aldım. (Büyük marketlerde harcama tutarı kocaman monitorlerde görünüyor zaten filan demeyin onların çoğu POS makieneleriyle entegre değil, harcama tutarları kasiyer tarafından ayrıca elle tuşlanıyor.) Tam o anda şeytan dürttü kasiyerin verdiği kredi kartı makbuzuna baktım ve o da ne..? 34.75 yerine 347.5 YTL çekilmiş kredi kartımdan!!! İşte bu nokta BKM'nin bittiği andır sayın seyirciler! Ne yapacağım şimdi, kasiyerle konuşup bu satışı iptal etmesini mi isteyeceğim, bankamı mı arayacağım yoksa BKM'ye mi başvuracağım..? Olay en basit haliyle kasiyerin bir iptal başvurusu ile çözülse bile burada güvenlik arttırıcı bir prosedür olarak önümüze koyulan "Chip&Pin" müessesesinin daha çok problemlere yol açacağını görüyoruz! "Yahu ne olacak eğil de kasiyer yazarken iki saniye bakıver POS cihazının ekranına ya da makbuzu alınca hata görürsen rica ediver düzeltiversinler" demeyin efendiler, hata oluştu bir kere..! Tasarım disiplininin en temel kurallarından birisi çiğnenmiş bu sistem oluşturulurken; "(Üründe/Sistemde)...hata yapmak mümkünse birisi mutlaka yapar!" Ve evet bu sistem çözmek iddiasıyla geldiği en büyük sorunlardan daha büyük bir hata olasılığı ile geliyor kullanıcının önüne! Düşünün "Chip&Pin" öncesinde önümüze en azından imzalamamız için makbuz geliyordu, imzamız yoksa o harcama geçerli değildi. En kötü ihtimalle de imzamız taklit edilir çözümü mahkemelerde arardık... Şimdi ne olacak, iş çıkışı yorgun argın benzinciye girdiniz, zaten trafikten canınız çıkmış, kafanızda hala patronunuza saydırıyorsunuz, ya da yandaki kubikte dün sabah çalışmaya başlayan güzel kız/ yakışıklı oğlan "Pardon hela ne tarafa düşüyo?" derken aslında sizinle oynaşıyor muydu yoksa sadece o anda orada olduğunuz için mi size sordu diye rüyalara dalıp gidiyorsunuz ve kasiyerin uzattığı numerik keypade şifrenizi girip onay veriverdiniz. Hatta makbuzu da bakmadan cebinize attınız ki artık siz bu aşamada "Fish&Chip&Pin" teknolojisine upgrade ettiniz sayın kendinizi... Hadi benzinci örneğini bir yana bırakın, güvenlik açısında daha riskli yerleri ya da alkollü mekanlarda gecenin geç saatlerinde kafanız binbeşyüzken yapacağınız harcamaları düşünün..!

İkinci senrayo da farklı değil, daha dün yemek yediğim bir restoranda dikkat ettim garson numerik keypadi olmayan kablosuz POS cihazını oturduğum masaya getirdi, ekranda yine tutar yoktu "Şifrenizi girin" yazısına boyun eğerek tıpış tıpış girdim şifremi...



Külahıma... Biraz Daha Yüksek Sesle Lütfen...
Şimdi diyeceksiniz ki bunda büyütecek ne var, adamlar bir yazılım güncellemesi yapar ekranda onay vereceğin tutarı yazdırırlar hemen... E öyle de bu sistem hayata geçmeden önce hiç mi simule edilmemiş, beta testleri yapılmamış..? Yazıyı yazmadan önce BKM'nin sitesine baktım bu konuda herhangi bir uyarı var mı diye ama son kullanıcı ile ilgili kısımda "Alışveriş tutarınızı kontrol ettikten sonra, ödemenizi onaylamak için şifrenizi girin ve ardından "Giriş/Enter" tuşuna basın." işyerleri ile ilgili kısımda da "chip&PIN yöntemine geçişle, yapılan alışverişlerde olası bir ihtilaf (kayıp/çalıntı ya da sahte kart kullanımı) durumunda, yapılan harcamadan chip&PIN'e uygun olmayan taraf, yani işlemi hatalı veya eksik yerine getiren taraf sorumlu tutulacaktır. MasterCard ve Visa, bu uygulamaya 'sorumluluk devri' adını vermiştir." şeklinde bilgiler var. Ama BKM'nin krizde bana karşı sergilediği tutuma karşılık olarak ben de bu bilgileri "Gel de külahıma anlat" diyerek "Külahıma..." başlığı altında topladım. Ya yurtdışında nasıl oluyor, madem ithal bir müessese derseniz BKM'nin sitesinden İngiltere ve İrlanda örneklerine baktım bu konuya BKM kadar değinmişler, külahım Ingiliz dilinden anladığı için onları da sabırla dinleyecektir diye tahmin ediyorum...

Dağlar...
BKM'ye bu konuda bir mail yazacağım, cevap gelirse burada yayınlarım belki de... Belki de diyorum çünkü gelen cevapta "Arkadaşım bizim sistemde sorun yok, numerik keypadin ekranına şaşı bakınca harcama tutarı görünüyo senden başka da kimse mızmızlanmadı bu sistem hakkında" manasında bişiler olursa çok bozulurum ve cevabı yayınlamam... Böyle bir insanım... Tavşanım ben... Dağlara küserim ama küser küsmez dağları haberdar ederim... Gerisi onların bileceği iş...

Linkler:
Bankalararası Kart Merkezi
Chip&Pin Resmi Web Sitesi

8 Mayıs 2006

İçimizdeki Teletubbies



Bildirgeç'te marketallica'nın yazısında okudum kendi kişisel tarihime not düşmeden edemedim; Barcelona'da yerleşik Emiliana Design Studio müessesesi üç boyutlu halı tasarlamış..! Evet evet, halı... Hem de üç boyutlu... Fotoğraflara bakınca içimdeki Teletubby ortaya çıktı, hadi benden Teletubby bile olmaz o zaman en azından sırtını bayıra vermiş kumandası elinin altındaki abi olmak istedim...



Ogo'nun bu aşamada kreatif katılımını bizden ve Barcelona ahalisinden esirgememesi lazım; Mesela hemen üretici firmaya giderek yeşil renkli halının kendinden mangallı modellerini piyasaya sürme önerisini sunmasını bekliyorum ve iddia ediyorum ki bu model kışa doğru memleketimizde yok satar..!

7 Mayıs 2006

Mac OS X on (my) Intel



Kurulumunu izlemek bile çok güzel, -galiba anti-aliasing yüzünden-monitor aynı monitor, bilgisayar aynı bilgisayar ama ekrandaki görüntüler bir başka güzel...

Kurulum tabii ki sorunsuz, dil seçimi, disk formatlama ve üç-beş nazik sorudan yaklaşık 45 dakika sonra ben bi kapatıp açacağım diyor, e tamam ama o da ne açılırken "HFS+ Partition Error" diye bir şey yazıyor..? Araştırılıyor Chain0 marifetiyle Windows bootloader'ın sorunu çözdüğü söyleniyor, gerçekten de "HFS+ Partition Error" artık yok ama bu sefer de GUI'ye geçemeden ekranda takip edemediğim yazılar akıyor ve sanki ben yokmuşum gibi davranıp bilgisayarı resetliyor...

Az kaldı biliyorum ama bu noktadan daha ileriye nasıl geçeceğimi henüz bilmiyorum... Belki de başka bir bilgisayarda sorunsuz çalışır..? Evet evet denemeye değer...

2 Mayıs 2006

Live hakkında bir yazı yaz.

“Looks like I've lost my will to carry on, my friend" she said
And you can hear it in my whispered cries for love
I need your blissful touch to carry me away again
So can we roll tonight, roll through your desert, can we start over and just...

Run away, run away tonight
It aint no victory, but I don't care, I don't care if its wrong or right
We can just run away, run away tonight
It aint no victory but I don't care, I don't care if its wrong or right *

Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz. Live hakkında bir yazı yaz.

* Runaway, Awake / The Best of Live

Tasarlanmaz planlanır...

Yıllar öncesi... Pek havalı bir toplantı odası, içerisi kalabalık... Arka bahçeye açılan boydan boya cam kapılardan Japon bahçesinin küçük yuvarlak havuzu görünüyor ki bu havuz tasarlanma(!) amacı dışında akan suda karpuz soğutulur mu tezini doğrulamak için bir laboratuar olarak da kullanılıyor daha sonraları... Beyaz tahta başındaki adamlar değişiyor, toplantıda hararet yükseliyor ve "Şehir tasarlanmaz, planlanır!" cümlesini duyuyorum ama bu cümle bu toplantıda niye var anlayamıyorum... Ogo'ya bakıyorum o çoktan Japon bahçesine dalıp gitmiş...