27 Ağustos 2007
19 Ağustos 2007
Ahkam Kuşu'ndan Alternatif Yağmur Duası
11 Ağustos 2007
Ankara'nın Su Sorunu
bugun banyo yapmaya annelerinin memleketine gitmeleri isteniyor."
ODTÜ Mezunlar Derneğinden gelen bilgilendirme mailininde yer alan linkte derneğin sivil toplum komitesi üyesi Y.Mak.Müh.Levent Tosun ve Y.Kim.Müh.Nermin Fenmen'in Ankara'nın su sorunu üzerine hazırladığı bir sunuşun yeraldığını görünce dökümanı merakla okudum. Sunuş meselenin özünü ve sorunu bu boyutlara getiren nedenleri anlamak üzerine pek kıymetli bilgiler içeriyor.
Bugünlerde mevzu açılınca "Hep plansızlıktan başımıza geldi bunlar!" laflarını bolca duyuyoruz ve fakat Levent Tosun ve Nermin Fenmen'in hazırladığı dökümandan DSİ (Devlet Su İşleri)'nin 1968 yılında Ankara'nın 1970-2020 arasındaki 50 yıllık su tüketimi için master plan hazırladığını öğreniyoruz. Bu sefer sorun galiba planlamada değil de uygulamada ortaya çıkmış...
Microsoft Powerpoint formatındaki dökümanı bu linkten indirebilirsiniz.
8 Ağustos 2007
Kim, Ne, Nerede..?

Goran Bregoviç, Konser, ODTÜ Stadyumu'nda...
Daha doğrusu durum şu; Goran Bregoviç 29 Eylül'de ODTÜ Stadyumu'nda konser veriyor..! Zamanlama süper, yer şahane, müzik eğlenceli..!
Goran kardeşime "Taa buralara gelmene gerek yok o kadar zahmete girme" dedim ama "Uğurlamaya gelemedim bari hoşgeldine geleyim" diye ısrar etti sağolsun :)
Konserle ilgili detaylar için buraya klikliyoruz.
4 Ağustos 2007
Neden Cazip..?
"Türkiye, bu kadar çok televizyon kanalını, bu kadar çok gazeteyi kaldırır mı? Bunların pek çoğu mutlaka yakında batar!
Pek çok kişinin böyle düşündüğüne eminim.
Ben aksi görüşteyim. Türk basın sektörü farklı oyuncuları de içine alarak büyümeye devam edecek..."
Yazının tamamını bu linkten okuyabilirsiniz.
29 Temmuz 2007
Güzel Atlar Ülkesinde...
Bugün yayınlanan Hürriyet Gazetesi'nde yazar Vahap Munyar da yazısında Kapadokya Meslek Yüksekokulu'ndan bahsedince konu tekrar aklıma geldi ve not düşeyim dedim.
24 Temmuz 2007
...rum.
19 Temmuz 2007
Vay Canına...
Yarın aynı saatlerde bir daha deneyeyim bakalım ne olacak :P
15 Temmuz 2007
Türkiye İnovasyonda Nasıl Gelişme Gösterir?
Nick Donofrio
IBM’in Teknoloji ve İnovasyondan Sorumlu Başkan Yardımcısı
Yukarıdaki alıntıyı Volkan Akı'nın bugün yayınlanan Akşam gazetesindeki yazısından aktardım. Ekonomik dalgalanmaların şirketlere çok şeye malolurken, bir yandan da direnç kazandırdığına katılıyorum ve hatta bizzat yaşıyorum. Genç nüfus konusunun "basmakalıplığı" konusu ise kesinlikle üzerinde konuşulması gereken bir konu, hatta bugün bir pek sevilen bir arkadaş sayesinde tanıştığım bir Anadolu kaplanı girişimci ile yaptığımız sohbette uzun uzun bu konudan bahsettik. Öte yandan bu konunun daha önce hakkında yazı yazacağımdan bahsettiğim Francis Fukuyama'nın İnsan Ötesi Geleceğimiz kitabında bahsedilen Avrupa'nın -ve daha büyük ölçekte Kuzey Yarımkürenin- yaşlanması ve nüfus piramidindeki değişimin insanlığın geleceğine politik etkilerinin ne olacağı konusu ile de çeşitli boyutlarda ilişkileri var...
11 Temmuz 2007
Vodafoni
Bıyık bırakıp tam bir Türk delikanlısı olmasını beklerken geçen haftalarda dergi ve gazetelerde yayınlanan Vodafone reklamlarında örgü ören Antoine'ın fotoğrafını görünce kendi kendime "Delikanlı Antoine'a örgü ördüren Vodafone'da neymiş?" diyerek ben de bir Vodafone hat almaya karar verdim. Hatta internete erişim fiyatları neymiş diye bakınca neden daha önce Vodafone olayına girmedim de Antoine'ın örgü örmesini bekledim diye de kendime kızdım zira limitsiz GPRS bağlantı servisini ayda 50YTL'ye sunuyorlardı ki bu rakip firma Turkcell'den bir hayli ucuz ve "limitsiz" olduğu için de de tasasız bir bağlantıydı. Ama yine de şeytan dürttü ve hakikaten de sınırsız mı yahu diyerek Vodafone müşteri hizmetlerine bi mail attım. Sağolsunlar yemeyip içmeyip hemen cevap yazmışlar ama kötü bir haberle; Sınırsız bağlantı 1 Temmuz tarihinden itibaren aylık 1GB kapasite ile sınırlanmış..! Cepten bağlanıp da cigabeyti(Türk gigabyte'ı)lerce download edecek halimiz yok, hepimizin elinin altında sınırsız Mbit'lerce bağlantı var allah şükür ama makul fiyata cepten sınırsız bağlanma ihtimali de çok heveslendirmişti beni itiraf edeyim ki... Neyse uzatmayayım yokmuş öyle ayda 50 kaada sınırsız mınırsız hadisesi... Sonuçta bir Vodafone hattım oldu ve 8 yıldır üzerime yapışmış telefon numaramdan sıyrılıp, yeni bir hayata başlamanın eşiğinde duruyorum, hatta Antoine gibi örgü örmeye başlarsam belki beni de yarın birgün billboardlarda ya da dergilerin reklam sayfalarında görebilirsiniz...
Woody, Ogo ve Ben...

Ogo ile ortak arkadaşımız Woody'nin, yeni filmini Barcelona'da çekmeye karar vermesi ne benim ne de Ogo için sürpriz olmadı zira kendisi ile en son bir araya geldiğimizde Ogo ve ben bira, Woody ise soda içip dünyadaki herşey hakkında laflarken bana dönüp "Abi yeni filmimi Barcelona'da çekeyim diyorum, biz yaz başında Ogo ile çekimler için yer bakmaya girişiriz, sen Ekim gibi geldiğinde de son sahneleri beraber çekeriz ya da en kötü ihtimalle kurgusuna yetişirsin" demiş ve hemen ardından eklemişti "Penelope ile Javier'i oynatmak istiyorum ne dersin Ogo, Barcelona atmosferine yakışırlar mı?". Ogo'nun sessiz kalması üzerine kapanan konu üzerine bir daha konuşma fırsatımız olmamıştı ama bugün gazetelerdeki haberleri görüp birkaç önce Ogo ve Woody'den gelen ama bir türlü fırsat bulup da cevaplayamadığım "Beni ara" mesajlarını düşününce Woody ile Ogo'nun oyuncular üzerinde mutabakata vardığını anladım.
Ekim ayında tekrar bir araya geldiğimizde Greta'nın Türk ve İspanyol mutfakları sentezi yemekleri ve annemin yanımda götürmem için yapacağı su böreklerini yerken film hakkında uzun uzun konuşma fırsatımız olacak...
9 Temmuz 2007
"Katil" 60 Yaşında...
Tasarımcısı, o yıllarda Sovyet ordusunda subay olan Mihail Kalaşnikof 60 yıl önce bu ölüm makinesini yaratırken işin bu kadar büyüyeceğini düşünmüş müdür bilinmez ama tasarım literatüründe pek adı anılmasa da, sanayi devrimi sonrası yapılmış en iyi (!) tasarımlardan birisi olduğunu kabul etmek gerek AK-47 Kalaşnikof piyade tüfeğinin...
Çirkin ve modası geçmiş görüntüsüne, atım mekanizmasını kapayan üst kapak dışında küçük bir atölyedeki üç-beş torna-freze tezgahında üretilmiş görüntüsü veren metal aksamı ve üreten ülkeye göre değişen ahşap ya da plastik kundak/dipçik takımı bir yana, hafifliği ve yukarıdaki yazıda da belirtildiği gibi yıllarca çamurun, suyun içerisinde kalsa da çalışmaya devam eden mekanizması sayesinde insanlığın başındaki -adı konmamış- en büyük belalardan biri sayılabilir. Kötü bir atölye üretimi gibi görünen bu metal makineyi -lanet olsun ki- tasarım harikası yapan da bu mekanik kusuruzluğudur; Çok az ve basit parçadan oluşan mekanizması hep ama hep çalışır, basit olduğu için çok az hata yapar ve 60 yıldır çalışan modelleri bir onun bir bunun elinde ölüm saçar tüm dünyada... (Detaylı bilgi bulamadım ama bu makinenin yaygınlaşmasında tasarımı ve mekanik becerilerinin yanı sıra soğuk savaş ve sonrası dönemde batılı ülkeler -en azından- görüntüde silah ticaretini kontrol altına almışken, karşı hareketleri bastırmak için Sovyetler Birliği, Doğu Almanya ve Çin gibi ülkelerin tüm dünyaya saçtığı/savurduğu Kalaşnikof'ların da etkili olduğu söylenmektedir)
Tasarımcı gözüyle bakınca Mihail Efendi -insanların çoğu sağ elini kullandığı ve kullanım(!) sırasında sağ el tetik mekanizmasında olacağı için- şarjör değiştirildikten sonra namluya mermi sürme aşamasında sorun çıkaran sağdaki kurma kolunu neden sola taşımamış diye düşünülse de ilk modellerinde yer alan ve kar/yağmur şartlarında askerlerin kibritlerini kuru kalması için saklaması amacıyla yapıldığı söylenen ahşap dipçik altındaki kapaklı yuvayı görünce insan tebessüm etmeden geçemez bir ölüm makinesindeki bu insani ayrıntıya...
Bu "lanet" katil makinenin 60 yıllık hikayesinde silah aşığı/meraklısı tüm beyinsizler için alınacak dersler vardır. Tasarım harikası olsa da sonuçta "can alan" birer makinedir silahlar, Azrail'in orağıdır...
* Akşam Gazetesinin "Kalaşnikof 60 Yaşında" başlıklı haberi.
3 Temmuz 2007
Tüm "P"ler Adına...
Pes... Kendime bile itiraf etmediğim -ve yıllar öncesinde kalıp da bir daha konuşulmayacağını düşündüğüm- bir mevzuda, kahve telvesine bakıp bir gelişme olacağını görüyorsun ve en olmadık bir rastlantıyla -yıllar sonra- eteklerdeki tüm taşlar ortaya dökülüyor ve herkes içinde kalanı söylüyor ve mutlu-mesut herkes kendi yoluna gidiyor ve bir anlamda eski borçlar -umarım- sıfırlanıyor...
"Pes"in ve "Psişik"in tüm "P"leri adına..! Bakalım falda geçen diğer hadiseler ne zaman -ve nasıl- cereyan edecek..?
Tırsıyorum :)
2 Temmuz 2007
Karaağaç
MartinEfendi artık kendisinin alameti farikası haline gelmiş olan ve günde en az üç defa etrafa nefis kahve kokuları yayan, içi -her zamanki gibi- şekersiz-sade kahve dolu bardağı ile sabahları güneş doğduktan hemen sonra -ki kendisi bir 'sabahınerkensaatleri' insanıdır- büyük bir keyifle suladığı karaağacın gölgesinde oturmuş, parçası olduğu görüntü karesi ile hiç uyuşmayacak bir şekilde "Ace of Spades (Better Motörhead Than Dead versiyonu)"i mırıldanmaktadır. Beyin hücrelerine zerk olmuş kahve aromasının etkisi ile olsa gerek Gumush'e şöyle bir kısa mesaj atar; "Yav benim için bi Türk kaavesi içip de fal baksan kirk deve yükü sevap kazanirsin valla!" Kısa bir süre içerisinde gelen cevap beklenildiği gibi son derece nettir; "Ok!"
Saatler sonra MartinEfendi iki elini arkasında kavuşturmuş -bu sefer karaağacın görüş alanından uzak bir köşede- Ihlamur ağacının karşısında "Küresel ısınmadan bananeymiş kardeşim" dercesine her sabah harika pembe çiçekler açan ağaca hayran hayran bakmaktadır ki Gumush'den beklenen cevap gelmiş, fal bakılmış ve ayrıntılı analizlerle yoğrularak MartinEfendi'ye ışınlanmıştır.
Ve olaylar gelişir...
1 Temmuz 2007
New Age Hadiseleri - 1
Bu notlar devam edecek, daha sonra elimdeki okumaları bitirip New Age hadiseler üzerine birşeyler yazacağım. Eğlenceli olacağını tahmin ediyorum zira -kitaplığımın tozlu raflarından az önce tekrar indirdiğim- Can Kozanoğlu'nun "Türkiye'nin New Age'i"ne kolay okunan bir giriş metni olarak adlandırabileceğimiz :P "İnternet, Dolunay, Cemaat" adlı kitabını okuduğum 1997 yılından beri insanların "değişim"i nasıl kendilerine göre algıladıklarını, uyum sağladıklarını ya da reddettiklerini izliyorum.
"İnsan Tanrı" Yaratma Planı Devrede
Güler Kömürcü
The Secret
Serdar Turgut
Internet, Dolunay, Cemaat
Can Kozanoğlu
28 Haziran 2007
Tam zamanında : iPhone
Şimdi bu haberde ne var ki demeyelim, Steve Jobs abimiz bana "Hakanım sakın yanlış yollara sapma, iPhone'umu senin için daha da geliştirdim, du bi bekle sakın Nokia olayına filan girme!" dercesine iPhone'un pil ömrü ve yüzey kalitesi mevzularında bir dizi geliştirme yapmış.Daha ayrıntılı bilgi için geçen gün Steve Abim ile yüzyüze yaptığım şu hasbihali aktarıyorum;
- Abi selam!
- ...
- Abi mamül çok güzel olmuş yaa! Ellerine sağlık! Bi de millet ileri geri konuşuyodu yok pil ömrü çok kısa cak cuk diye, naptın abi o konuda?
- With 8 hours of talk time, and 24 hours of audio playback, iPhone's battery life is longer than any other 'Smartphone' and even longer than most MP3 players. We've also upgraded iPhone's entire top surface from plastic to optical-quality glass for superior scratch resistance and clarity. There has never been a phone like iPhone, and we can't wait to get this truly magical product into the hands of customers starting just 11 days from today.
- Abi kral adamsın! Alemin en smart adamısın, en smart telefonu da sen yaptın valla! Geçen bi ortamda Bill ile biraraya geldik, ona da söyledim valla Silikon Vadisi'nde tüm kızlar seni konuşuyo! Bi tane iPhone sardırsana abi bana, parayı çıkışta danışmaya bırakırım...
- ...
- Abi, noldu ya? Abi sana abi dememde mahsur yok di mi milletin içinde, yani bu kadar yıllık hukukumuz var ya o açıdan...
- ...
- Tamam abi ben çıkıyorum. Şu lansman yoğunluğunu atlat da sen, ben, Ogo, Mete bi bira içelim hep beraber!
iPhone ile Nokia N95, Samsung BlackJack, Blackberry Curve 8300 ve Palm Treo 750 karşılaştırması için şu linke klikliyoruz bi zahmet; http://www.apple.com/iphone/pr/20070618iphone.html
26 Haziran 2007
İnsan Ötesi...
Kitap ile ilgili olarak birkaç gün sonra ayrıntılı bir yazı yazacağım ama şimdiden kendimi Genetik Devrim(!)'e ve politik etkilerine hazır hissediyorum! Tabi Genetik Devrim(!) ben ölmeden gerçekleşmezse o zaman bu bilgilerin bana bir faydası olmayacağı ortada ama bu konudaki düşüncelerimi 'binary code' olarak kil tabletlere yazmayı ve gelecek nesillere aktarmayı düşünüyorum ki ziyan olmasınlar...
P.S.1.Bir de Sezen Aksu konseri hadisesi var ki gerek ortama hakim olan şeytan boynuzları gerekse konserin ilk şarkılarından birinin "Ben anlamam toptan tüfekten..." diye başlaması ayrı bir yazıyı haketmektedir.
P.S.2.Şeytan boynuzumun yine sende kalması ise bence bir işaret; Dikkat edersen bu boynuzlar sadece konser, içki, müzik, dans gibi okasyon ortamlarında görünür hale geliyor. Bu durumda onları tekrar görünür hale getirmek için yeni bir "aktivite" planlamalıyız..! Lacivert-siyah olayını ise fevkalade merak ediyorum, hayırlı olsun :)
PowerPoint yirmi yaşında(ymış)!
PowerPoint -ve hikayesi- üzerine bir yazı yazmış, takip ettiğim
dergilerde de benzer yazılara rastlamış ve buraya not düşeyim
demiştim... Kısmet bugüneymiş;
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=81732,10,12&tarih=24.06.2007