Bu aralar bilim-kurgu yaratılarına (bilim-kurgu sineması, edebiyatı, çizgi-romanlar ve yansımaları...) kafa yoruyorum ve pek çoğunda karşıma çıkan insan-makina/robot ilişkisindeki kurgunun aslında işin "kurgu" tarafından çok "bilim" tarafından beslendiğini daha da net görüyorum.
Şöyle açıklamaya çalışayım; İnsan, kendi üretimi olan çocuklarına kendi dilini öğretip onlarla iletişim içerisinde onları büyütüyor ve hayatın bağımsız bir parçası haline geldiğinde toplum içerisine karıştırıyor.
Ama yine insan, yine kendi üretimi olan makinelerle/bilgisayarla konuşmak için tabiri caizse aciz kalıyor ve kendi dilini öğretemediği gibi onlarla iletişime geçip -şimdilik sadece- iş yaptırabilmek için onların dilini öğrenmeye çalışıyor. Hatta makinelerin dilinden konuşmak için en parlak, en zeki bireylerini seçiyor onları makinelerle konuşmak için eğitiyor. Ama makineler henüz öğrenemediği için hep insanlar onlar gibi düşünüp, onlarla konuşmaya çalışıyor, onların dilini öğrenenlerin sayısı her geçen gün artıyor...
Örnek verirsem sanırım daha açıklayıcı olacak; Etrafınızda farklı disiplinlerden bilgisayar programları ile uğraşanlara bakın bir, sadece sıfırlar ve birlerden anlayan "makine"lerle konuşabilmek için onların dillerini evet aynen kuralları, grameri olan yabancı bir dili öğrenmek gibi öğrenip onlara iş yaptırmaya çalışıyorlar... İşte kurguyu besleyen bilim bu, kuşların dilinden konuşup onlarla bir ordu kuran Hz.Süleyman'ın hikayesinden hareketle makinelerin dilinden konuşup onlara istediğini yaptıran bir kahramanın hikayesinin "Matrix"den ne farkı var..?
*** Computers in fiction (Wikipedia'dan)
28 Aralık 2004
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Bilgisayarlarla ilk tanistigim zamanlarda 0 ve 1 lerden olusan "makine dili", müptelasi oldugum oyunlari veya "War Games" filmindeki cocuklarin bilgisayarlariyla yaptiklari hergelelikleri (filmde gizlice pentagon bilgisayarlarini ele gecirerek, o donemki SSCB ve ABD'yi karsi karsiya dusuruyorlardi. oldukca sIkIcI gözüken bu hikaye 1984 yilinda oldukca merak uyandiriciydi) bir SVI 328 bilgisayarla gerceklestiremeyecegimiz gercegini aciklamak ve fazla hayiflanmamak icin kullandigim soyut bir kavramdi. Benim icin ayni soyutlugu korumaya devam ediyor !! :-)
Ama makine-kus dili konusu bana bir kac sene evvel wired dergisinde okudugum bir yaziyi hatirlatti.. Yazida Kasparov'un IBM in Deep Blue bilgisayariyla yaptigi maca deginirken, "Türk" adinda tarihi bir satranc makinesinden bahsediliyordu. "Türk" insan boyunda mekanik bir robot olarak tasarlanmis, ve bir türk gibi giydirilmis. 18.yy insanlarini muhtemelen cok sasirtan gurultu ve mekanik hareketlerle hamlelerini gerceklestiriyor ve o dönemin satranc ve saray alemlerinde firtina gibi esiyormus :) Elbette isin icinde bir çapanoglu varmis. "Türk"ün icadi macar mühendis , her mac sirasinda iceriden hamleleri yonlendirecek usta bir satrancciyi saklayacak boslugu da sisteme yerlestirmeyi unutmamis. Sonucta Türk iki satranc oyuncusu arasinda bir arayüzden daha öte bir akILLI, insan dili ya da satranc dili konusabilen bir nesne degilmis.
Klasik bilim-kurguda makineleri, bilgisayarlari, robotlari insanlastirmak, onlari insanin servisine sunmak , daha sonra onlari insanlarla karsi karsiya getirmek cok yaygin bir yontem ve kurgudan ziyade bilim (teknoloji!)nin izleri goruluyor.. yine de bu türkün icinde bir satranc oyuncusu olmasi gibi, teknoloji, uzay ve bilimle kapli tüm hikayelerin altinda kurgunun klasik ögeleri yatiyor.
Vesileyle yel degirmenlerini dev zannederek, onlarla savasan Don Kisot'un yayinlanmasinin 400. yilina girmek uzere oldugumuzu da hatirlatiyorum !!
SVI 328 bilgisayari gormek icin : http://www.ntrautanen.fi/computers/other/images/spectravideo_svi328mk2.jpg
Wired dergisindeki yazi (yaziyi tekrar okuyunca türkün kurbanlari arasinda Napolyon Bonaparte in da oldugunu okudum!!) :
http://www.wired.com/wired/archive/9.10/chess.html?pg=1&topic=&topic_set=
Yorum Gönder