26 Mart 2007

25 Günde...



Hasan Pulur'u yıllardır düzenli okumadım ama çocukluğumda eve giren gazetelerdeki önemli yazarlardan birisi olarak aklıma kazınmış durumda, yazı tarzı eminim hala aynıdır. Son zamanlarda onun hakkında yapılan eleştiriler gözüme çarpmıştı, yeni dönem yazarları "dinozor" diyorlardı mesela...

Ayşe Arman'ı da hiç düzenli takip etmedim ama Pazar günleri gazetenin her köşe bucağı gibi onun da yazdıklarını okuyorum. Çocuğu doğduğundan beri tarzı değişti, -doğru tasvir mi bilemiyorum ama- daha insancıl yazmaya başladı gibi geliyor. En azından yıllardır sadece Pazar günleri ucundan gördüğüm Ayşe Arman bana değişti gibi geldi... Belki de değişen benim, o da olabilir tabi :) Ya da Ayşe Arman'dan bana ne...

Bu hafta yayınlanan Hürriyet Pazar ekinde Ayşe Arman'ın Hasan Pulur'la yaptığı "50 yıllık karımı 25 günde kaybettim" başlıklı bir yazısı vardı. Kimi yazılarda şen şakrak, kimi yerlerde kimseye selam vermeyen sert bir adam olarak tasvir edilen Hasan Pulur, 50 yıllık eşini kanserden kaybetmiş ve Ayşe Arman'ın eşi, evliliği, çektiği acı ve şu andaki durumuna yönelik sorularını yanıtlamış bu röportajda.

Yazıyı okuyunca Hasan Pulur'un anlattığı modele yakın ilişkisi olan tanıdıklarımı, dostlarımı düşündüm, hepsinin eşleri için en yakın dostlarından bahseder gibi aynı keyifli sözleri sarfettikleri geldi gözümün önüne ve -bana neyse- kendi kendime keyiflendim. Öte yandan ilişkileri özgürlüklerinin kısıtlanması ya da bir hapishane gibi gören "modern" kafalı arkadaşlarımı düşündüm, bir insana en yakın olmanın zorluğundan ve sorumluluğundan kaçan dostları... Galiba ben hala birinci modele inanıyorum, inanmak için yeterli sebebim var...

Ayşe Arman'ın Hasan Pulur'la röportajını bu linkten okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok: