17 Mart 2007

İki İyidir

Vücudumdaki alkolü ve kullanmadığım halde ciğerlerimdeki sigara dumanını atmak için bir yol ararken, bugün kafamı kaldırıp güneşe bakınca aklımda tek şey vardı; Bisikletim.

Vakit kaybetmeden eve gittim, kıyafetlerimi değiştirip bisikletimi arabaya yükledim. Arada beni geciktiren tek şey bağlama zincirinin şifresini hatırlayamam oldu, çeşitli olasılıkları denedim ama hiçbiri işe yaramadı maalesef. Hayır bisikletime güvenmediğimden değil, biliyorum ki o beni bırakıp bir yere gitmez de hani olur ya kötü niyetli birisi iki dakika bir yerde ben kahve içerken filan kapar diye...

Evet bisikletimi arabaya yükledim ama tabii ki lastiklerini kış için indirmiş olmam nedeniyle pompayı da yanıma aldım ve doğruca Odtü'ye gittim...

Arabayı kütüphaneye parkettikten sonra Mimarlık Fakültesi'nin önündeki çimlerde önce bisikletimin tekerlerini şişirdim, birkaç mekanik kontrol yaptım, fakültenin meşhur çeşmesinden su içtim, mataramı doldurdum, çimlerde bir süre miskinlik yaptım...

Ve ardından bisikletimle birlikte gezmeye başladık kampüste bir aşağı bir yukarı, sadece yürüme yolundan değil ağaç dalları kafamıza çarpmasın diye eğilerek aralardaki patikalardan, yokuşlardan zorlanarak çıktık, insanlara, çiftlere, yalnızlara, çocuklara baktık... Sadece su içmek için durduk, nerden baksan en az iki saat pedal çevirdik.

Yarından önce ve son zamanlardan sonra ter atmak, temiz ve güneşli havayı içime çekmek çok iyi geldi. Gösterdiğim performans da beni cesaretlendirdi aslında, bir iki gün daha pedal çevirsem Eymir'in çevresinde iki tur atabilecek duruma gelirim sanırım.

Ve sonuç olarak bu yazın aktivite planı belli oldu, bisiklet aksesuarları zenginleştirilecek -kask ve dizlikler alınacak- ve her ama her fırsatta pedal çevrilecek tıpkı bir sene önceki yaz ve ondan önceki yaz gibi...

Bu iki saatlik keyifli geziyle ilgili bir sürü ayrıntıyı not etmek istiyordum -mesela Fakültesin yan avlusundaki güvercinlerin benimle aynı seviyede bir süre uçmaları- ama hazırlanıp -yine ve uslanmadan alkollü- bir aktiviteye katılmak üzere bilgisayar başından kalkacağım. Bu arada bisiklet sevdamla ilgili 2005 yılının Ağustos ayında yazdığım bir yazıyı hatırladım, bir ara tekrar okuyayım;

Bir "Tekno-Fabl" Denemesi
MartinMystere, Ağustos, 2005

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ikiteker olayina meylin oldugunu bilmezdim hocam.. Ne guzel, demek ki istanbuldan cok daha fazla keyif alacaksin. Simdi, istanbulda bisiklete binilir mi olm deme, her nekadar devasa bir sehir olsa da, burasi Ankara degil, obarak gubarak sesler cikararak kimse arabasini ustune surmez burda adamin. Dortbucuk yasindan beri ikiteker uzerinde dolanan biri olarak bu konuda gozlemlerime guveniyorum, ve diyorum ki, istanbulda bisiklet kullanimi yayginlasiyor. Avrupa yakasinin tepeli yapisi yuzunden maalesef bu istenilen duzeye cikamayacak, ne bileyim bir Munih gibi, Bir Milano gibi duz bi sehir degil burasi.. Orda herkes tingir mingir bisikletle ise gider, hanimlar icabinda etekli, oha meger g-string'li falan, gezer durur yollarda ama, istosh oyle kolay lokma degil, duz olmadigi icin tepeleri cikarken terlersin les gibi, eh sonra da ofiste oturamazsin haliyle.. Amma ve lakin, Kadikoy'de oturuyorsan eger, hayat baskadir. Istanbullularin Avrupa tarafinda oturan kismi, eskiden ben dahil, Kadikoylulerle dalga gecer hep, "Khalkedonia, korler diyari demektir.." gibi seyler soylerler bilmis bilmis. Ama burasi duzdur, bisiklet icin duzenlenmis sahil yollari vardir! Ve o sahil yolunda, gunesli bir gunde, adalar ufukta, arkada Yalova, acik mavi gok yukarda,koyu mavi deniz asagida, millet sahilde guneslenir, denizde yelkenliler gezer, sen de oole sallana sallana bisiklete binersin, neden anlamazsin ama mutlu olursun istemesen de. Sonra, canin isterse atlarsin vapura veya motora, gecersin o ufuktaki adalardan birine, cennet gibidir mubarekler hafta sonlari buyukada haric, ama yine de be! o da cennet gibi.. ne trafik vardir ne bisey, camlarin arasinda bisiklete binersin, sanki Fethiye'ye isinlanmissindir bir akbil basarak. Cigerin varsa, yetmez, bacak da lazim, cikarsin tepeye Ayayorgi'ye. Orda, benim sozlerim yetmez, gormek lazim manzarayi iste.. Google earth'ten bakma bosuna, alakasi yok! Sonra acikirsin, kofteleri, patates kizarmasini, adalar firininin nefis taze ekmegini, zeytinyagli salatayi lupletirsin, belki bir de bira? oooh boole serotonin serotonin tam olursun, temiz havasi da bedava! Yaaa kardesim.. iste bu korler diyari boyle bi diyardir, aman ses etme sen ben bilelim, bi de bilen bilir zaten! Biz burada iki bisikletciyiz, motosikletlerimizi sattik, bisikletlerle keyfimiz sahane! Bekliyoruz.

TEZ: Avrupa da bisiklet kullaniminin yayginlasmasi ile nufus artisinin durmasi es zamanli bir gelisim gibi sanki, bu konuyu arastiriyorum!
Aman diyim, akraksiyon sele olayindan uzak duralim.. "Potent-protector'lu bunlar abi" falan yalan kavramlardir, en adisinden ucuz birer marketing tricktir, sele dedigin kisa uclu ve genis olacak, varsin sportif gozukmesin, varsin downhill giderken(!) bacaklarinin arasindan kolay gecmesin.. Bir sloganla bitireyim hatta: KICA KACAN SELELERIN URETIMI YASAKLANSIN!

Hakan Dinçer dedi ki...

Abi ikiteker olayına meylim -yanılmıyorsam- 2002 yılında sıcak bi yaz günü cebimdeki son parayla kırmızı renkli bir bisiklet almamla başladı. O gündür bu gündür kah sık sık kah seyrek bişekilde beni sırtına alıp gezdiriyo bir oraya bir buraya!