Bu yıl Finlandiya'da yapılacak Eurovision Şarkı Yarışmasına Türkiye'yi temsilen katılacak olan Kenan Doğulu'nun seslendireceği "Shake it up shekerim" adlı eserin video klibini az önce televizyonda izledim ve bu yazıyı yazma ihtiyacını hissettim.
Yahu nereden çıktı Eurovision Şarkı Yarışması filan demeyin, "TRT'nin tek kanal olduğu yıllarda mecburduk da seyrediyorduk ama hiç de önemli bir mevzu değilmiş dünyanın geri kalanında" laflarına kanmayın geçen sene Atina'da yapılan yarışmayı 102 milyon izleyici seyretmiş Avrupa'da ve dünyanın geri kalanında.
Çoğunluk tarafından silik pop şarkıları ve rengarenk ekranlarıyla biraz da küçümsenerek izlenen Eurovision Şarkı Yarışması, EBU (European Broadcasting Union - Avrupa Yayın Birliği) tarafından organize ediliyor ve müzik yarışması görüntüsünün altında aslında güncel televizyonculuk ve yayın tecrübesinin/bilgisinin (know-how) paylaşılarak her yıl farklı bir ülkenin yerel yayın kuruluşu tarafından pratiğe dökülmesini hedefliyor. Yani aslında özetle, Eurovision Şarkı Yarışması televizyonculuk tekniği açısından bakıldığında 15-20 arasında kamera ve tam yedekli teçhizatla yapılan ve en büyük televizyon istasyonları için bile üstesinden gelmesi çok zor bir canlı yayın operasyonu. Ve EBU, bu zor operasyonu gerçekleştirmek adına o yıl yarışmayı kazanan ülkeye bilgi ve tecrübe yardımı yaparak yayıncılık kalitelerinin artmasına ve bilginin yaygınlaşmasına ön ayak oluyor. Uzatmıyorum, özetle çocukluğumuzda heyecanla beklediğimiz ve tezahürat yaptığımız Eurovision Şarkı Yarışması'nın temelinde aslında televizyoncuların yenilikleri paylaşmak ve büyük bir operasyonu tecrübe etmek gibi bir amacı varmış. Geçen yıllar içerisinde, evinde televizyon seyreden insanlar için keyifli bir okasyon ve müzik sektörünü de hareketlendirecek şekilde büyümüş, genişlemiş bugüne gelmiş.
Şimdi gelelim konumuza; Biliyorsunuz son yıllarda yarışmada Türkiye'yi temsil edecek şarkıcı ve/veya besteci TRT tarafından seçiliyor ve ısmarlanan birkaç şarkıdan birisi seçilerek yarışamaya gönderiliyor. Daha önce hatırlarsınız bu seçim halk oylaması ile yapılıyordu, benzer yöntem hala bazı Avrupa ülkelerinde uygulanıyor. Mesela geçen yıl İsveç'te yapılan seçemeler bir Popstar yarışması kıvamında gerçekleşmiş ve yayının yapıldığı haftalarda 3 milyondan fazla kişi -ki ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri- tarafından izlenmiş.
Bu yıl yapılacak yarışmada Türkiye'yi temsil edecek eserin video klibini izledikten sonra bu yazıyı yazmaya karar verdiğimi söylemiştim ya tekrar oraya döneyim; Kenan Doğulu'yu sevip sevmemek ayrı bir konu -ki benim de keyifle dinlediğim birkaç şarkısı vardır itiraf edeyim- ama amaç yarışmayı kazanmak, bu organizasyonu Türkiye'ye tekrar taşımaksa yapılan seçimin doğruluğu konusunda ciddi soru işaretlerim var. Ya da amaç yerel bir şarkıcıyı daha büyük pazarlara taşımak, yerel kıymetlere dünya çapında yol vermek ise o zaman soru işaretlerimin sayısı da artıyor. Nasıl mı;
Bir kere Kenan Doğulu ve ekibi maalesef yerel değerleri hakkında yeterli derinliğe sahip değiller. Modası geçmiş boy-band'ler artığı bir edayla söylediği şarkı son yıllarda radyolarda, müzik kanallarında teen-age kızlar için seri şekilde piyasaya sürülüp birkaç yılda ortadan kaybolan şarkıcıların şarkılarına benziyor. Bunu söyleme cesaretini nereden gösteriyorsun derseniz, 2004 yılından beri yakından izlediğim bu yarışmalarda Avrupa'nın karmaşık mozaiği nedeniyle yerel değerler (2004 Sırbistan gibi) ya da geçen yıl Finlandiya'nın yaptığı gibi radikal çıkışlar daha fazla dikkat çekiyor. -Dikkat edin birinci oluyorlar demedim, dikkat çekiyorlar dedim zira yarışmayı kazanacak bombayı aşağıda açıklıyorum- Oysa Kenan Doğulu'nun şarkısı maalesef aralarda kayboluyor, belli belirsiz darbuka tıkırtıları şarkıyı bizden yapmaya yetmiyor. Ekranda 90'lı yıllardaki İngiliz boy-band'lerinden fırlayıp gelmiş kostümlerle şarkı söyleyen bir adam ve atalarından gelen genlerle kendilerine yakıştırdıkları zenci figurlerini taklit etmeye çalışan dansçı kızları görüyorum. Ne olabilirdi derseniz, cevabım şu; "Bizden birşeyler" olsaydı keşke, uzun hava, türkü olsun demiyorum ama bakınca/dinleyince "gibi olmuş" demeseydik... Tıpkı Malt'ı dinlerken "gibi olmuş" demediğimiz, "çok iyi olmuş, Iron Maiden kadar iyi olmuş" dediğimiz gibi...
Televizyon programlarında Kenan Doğulu'nun "sahnesinin çok iyi olduğu" ve "insanlara elektriğini yayabildiği" şeklinde olumlu yorumlar duyuyorum. Mutlaka öyledir, iyi bir bar şarkıcısı olabilir, canlı söylerken çok etkileyici olabilir ama Eurovision Şarkı Yarışması daha fazla organize olmayı gerektiren bir yapım. Türkiye'deki televizyon yapımlarında alışık olmadığımız şekilde -yayını yapan yerel yayıncıya göre değişmekle beraber- son 20 gün boyunca tüm ekipler günde ikişer kere prova yapıyorlar ve yönetmen saniye saniye tüm ekiplerin şovlarına göre kamera hareketlerini ve reji ekibini organize ediyor. Bu organizasyon yarışmacıların şovlarına/danslarına, kıyafetlerinin renklerine -ki bazen yönetmen seçilen kıyafetlere bile müdahale edebiliyor- ve akustik uzmanlarına göre yapılıyor ve yayın saniye saniye planlanmış oluyor. Türkiye'de kullanıldığına hiç şahit olmadığım ve yayını küçük zaman aralıklarına bölen ve saniye saniye tüm kameramanların hareketlerinin planlandığı kamera kartları bu yayın sırasında mutlaka kullanılıyor. Ve sonuçta yayın gecelerinde tıpkı defalarca prova edilip, günlerce aynı şekilde oynanmış bir müzikal gibi bir canlı yayın ortaya çıkıyor. Bu doğrultuda şarkıcının pırıltısı, elektriğinden çok oyunculuğu, şarkıcılığı ile birlikte daha çok önem kazanıyor. Yani Kenan Doğulu konser ve barlarda sergilediği doğallığını bu yayında sergileme fırsatı bulamayacak, yayın sırasında salondaki seyircilerin çoşkusunu arttırmak için spontane atraksiyonlar yapamayacak.
Bu kadar lafı Kenan Doğulu'nun seçimi içime sinmediği için ettim anlaşılacağı gibi ama sadece konuşmakla kalmayıp memleketemizi 2008 yılında temsil etmesi için bir de bomba isim önereceğim; İsmail YK..!
Evet yanlış duymadınız İsmail YK... Şimdi nereden çıktı bu diyeceksiniz. Şuradan çıktı; Bu kadar lakırdı sonunda işin en can alıcı noktasına gelyorum. Artık Eurovision Şarkı Yarışması'nda oylama halk jurileri tarafından değil direk SMS oylama yöntemi ile yapılıyor. Son yıllarda Türkiye'nin üst sıralarda yer almasının altında, başarılı şarkıcıların yanı sıra Avrupa'da yaşayan Türklerin oylarının da büyük etkisi var. Aynı şekilde Kenan Doğulu bu sene Avrupadaki Türk oylarını da alarak "Fena değildi" diyeceğimiz bir sıraya yerleşecektir mutlaka. Ama "Fena değildi"yi kabullenmek yerine Avrupa'daki Türkleri daha fazla uyaracak isim olan İsmail YK'yı göndersek daha iyi olmaz mı..? Hem İsmail YK, Kenan Doğulu ile kıyaslandığında 80'li yıllarında sonundaki Michael Jackson görüntüsü ve post-arabasek geleneğinden beslenen eklektizmi ile aslında kendi içinde çok daha tutarlı değil mi?
Ben diyorum ki 2008'de İsmail YK katılsın yarışmaya zira maksat kazanmaksa Kenan Doğulu'dan daha çok puan alacağı kesindir. Nasılsa her ikisi de bu toprakların kültürüne, birikimine olunabilecek en uzak mesafe kadar uzak duruyorlar.
23 Mart 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder